info@gebzehacamat.com
0532 584 9776

HACAMATN MANEVİYATI

HACAMATN MANEVİYATI

HACAMATN MANEVİYATITarihçe

Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında hacamatın, sağlığı korumak için ve bir tedavi metodu olarak uygulandığını, bizzat kendisinin de hacamat yaptırdığını ve hacamatı tavsiye ettiğini bilmekteyiz.

Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bizzat kendisi Ebû Taybe adında bir Haccâm’a başından kan aldırmak suretiyle hacamat yaptırmış, ve şöyle buyurmuştur: “Hacamat (kan aldırma) sizin için en iyi tedavi yollarından biridir.” (Buhâri, Tıb 13; Müslim, Musakât 62, 63)

İbn Abbas, Resulullah’ın Miraç gecesinde, meleklerden oluşan bir cemaate her uğrayışında kendisine meleklerin, “Hacamat olmaya devam et! Ümmetine de hacamat olmalarını emret!” dediklerini nakleder. (Tirmizi, Tıb, 12; İbn Mâce, Tıb, 20; Ahmed b. Hanbel, I, 354) Hz. Enes (r.a.), Resulullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem), boynunun iki tarafı ile iki omuzun arasından hacamat yaptırdığını bizlere bildirmektedir. (Ebû Dâvûd, Tıb 4; Tirmizi, Tıb 12; İbn Mâce, Tıb 21)

Ebu Kesbe el-Enmari (r.a.) de “Resulullah’ın başından ve iki omuzu arasından hacamat yaptırdığını ve “Kim bu kandan akıtırsa, herhangi bir hastalık için, bir başka ilâçla tedavi olmasa da zarar görmez.” (Ebû Dâvûd, Tıb 4; İbn Mâce, Tıb 21) buyurduğunu haber vermektedir. Kütüb-i Sitte‘de geçen bu ve benzeri rivayetlerde Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) hacamat yaptırdığını ve bunun hastalıklardan korunma ve tedavi hususunda önemli bir uygulama olduğunu görmekteyiz.

 

Hacamatın Yapıldığı Azalar
Hacamatı o dönemde uygulanan en iyi tedavi metotları arasında sayan Resûl-i Ekrem ve ashabının genel olarak ağrıya ve baş ağrısına karşı, baş (Buhâri, Tıb 13; Müslim, Musakat 62, 63), iki omuz arası (kahil) (Ebû Dâvûd, Tıb 4; İbn Mâce, Tıb 21), boyunun sağ ve solunda bulunan damarlardan (ahdaayn) (Ebû Dâvûd, Tıb 4; Tirmizi, Tıb 12), kalça ve ayağın üstünden (Buhârî, Tıb, 14, 15; Ebû Dâvûd, Menâsik, 35, Tıb, 4,5) hacamat yaptırdıkları rivayet edilmektedir.

Hacamatta, vücutta kan alınabilecek noktaların bilinmesi önemlidir. Hadîslerde Peygamberimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem), başından, boynundan, omzundan ve ayağından hacamat yaptırdığını görmekteyiz. Fakat hacamatın vücudun sadece bu azalara uygulanmadığını ağrıyan yere göre vücudun değişik yerlerine de uygulandığını bilmekteyiz.

Hacamatın Zamanı
Hz. Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) kamerî ayların on yedi, on dokuz ve yirmi birinde hacamat yaptırıp, hacamat için bu zamanları ümmetine tavsiye ettiğini ve bu zamanın kan hücumundan dolayı meydana gelen birçok hastalıktan şifa olduğunu bildiren rivayetler bulunmaktadır. (bk. Tirmizi, Tıb, 12; Ebû Dâvud, Tıb, 5) İbni Sina, el-Kanun fi’t-Tıb isimli meşhur eserinde bu hadîsle ilgili olarak şu açıklamaya yer verir: Kamerî ayların başında kan aldırmak tavsiye edilmez. Çünkü vücuttaki kan, kamerî ayların ilk günlerinde daha azdır. Ayın on beşinden sonra yani dolunay günlerinde ise ayın çekim gücünün artması sebebiyle vücuttaki sıvı maddeler hem çoğalır hem de hareketlenir. Bu sebeple bu günlerde alınan kan da kişiye zarar vermez. (İbni Sina, Kanun I, s. 212)

Günümüzde yapılan bazı araştırmalar da ayın insan vücudu üzerinde değişik etkiler meydana getirdiğini, dolunay günlerinde vücuttaki hormon ve sıvı dengesinde değişmeler görüldüğünü, kadınlardaki doğum ve âdet görme kanamalarının daha şiddetli olduğunu ortaya koymuştur. (Gerçeğe Doğru Dergisi, “Dolunay ve Oruç” c. II, sayı: 20, sayfa 28-30)

Ayın ilk yarısından sonra (dolunay hâlinde) hararetle rutubetin artmasından dolayı, damarlardaki kan çoğalmakta ve kan dolaşım hızında da bir artma meydana gelmektedir. Yapılan araştırmalara göre bu dönemde ayın 11-21. günlerinde işlenen suçlar ve cinayetlerde de belirgin artışlar olduğu tespit edilmiştir. Bu günlerde ayın cazibesi vücuttaki kanın hareketlenmesine ve vücudun dinç olmasına tesir ettiğinden dolayı kişiyi suç işlemeye müsait bir hâle getirdiği gibi, sinir sistemine de tesir etmektedir. (Bilim ve Teknik Dergisi, sayı: 298, Eylül 1992)

İbn Kayyim el-Cevziyye, hadîslerde mevcut tavsiye ve bilgilerin, dönemindeki tıp âlimlerinin tespitleriyle uyum içinde bulunduğunu, meselâ bu âlimlerin kanaatine göre ayın hareketine bağlı olarak bu zamanlarda kan basıncının arttığını, ay ortası ile onu takip eden haftanın hacamat için en uygun zaman olduğunu, âcil durumlar hariç bu zaman dilimi içinde hacamat olmanın daha faydalı olacağını söylemektedir. (İbn Kayyim el-Cevziyye, et-Tıbbû’n-nebevî, s. 66) Hacamat için belli zaman dilimleri tavsiye eden hadislerin yeni ilmî araştırmalar ışığında tekrar değerlendirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Hacamatı kamerî takvime göre on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günler yapılmasını tavsiye eden hadislerin yanında, bir de hacamatın belli günlere tahsis edilmesiyle ilgili bazı rivayetler de bulunmaktadır. İbn Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacamat için pazartesi, salı ve perşembe günlerini tavsiye etmekte (bk. İbn Mâce, Tıb, 22) başka bir rivayette ise Peygamberimiz’in “Salı günü kan günüdür. O günde bir saat vardır, kan durmaz” (Ebû Dâvûd, Tıb 5) buyurarak salı günü hacamat yapmayı men ettiği bildirilmektedir. Bu günde hacamat olmayı yasaklayan bu hadîs senet yönünden tenkid edilmiştir. İbn Hacer ve Aynî gibi âlimler, Buhârî’nin yukarıdaki hadisleri zayıf bulduğu için eserine almadığını belirterek, hacamat için belli bir zaman tayininin söz konusu olmadığını ifade etmişlerdir. (İbn Hacer, Fethu’l-bâri, XXI, s. 266-267; Aynî, Umdetü’l-kârî, XVII, s. 374-375) Zehrâvî de bu konuda vakit tayinine gerek olmadığını söylemektedir. (Zehrâvî, et-Taşrîf li-men ‘aceze ‘ani’t-te’lif , II, s. 541)

Hacamatın Faydaları
Peygamberimiz hacamatın faydası ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: “Hacamatta şifa ve bereket vardır. Ayrıca hacamat aklı ve hıfzetme (ezberleme) gücünü arttırır. (İbn Mâce, Tıb 22)

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) hacamatta şifa olduğunu buyurmakta (Buhari, Tıb 7; İbn Mâce, Tıb 22; Ahmed b. Hanbel, I, 246) ve hacamat yaptıranın herhangi bir hastalık için, bir başka ilâçla tedavi olmasa da zarar görmeyeceğini bildirmektedir. (Ebû Dâvûd, Tıb 4; İbn Mâce, Tıb 21) Allah Resulü’nün bu mübarek beyanları, kan aldırmanın çok etkili bir tedavi metodu olduğunu ve usullerine riayet edilerek yapıldığı takdirde önemli faydalarının olacağını göstermektedir.

Zamanımızın tıp ve ilim adamları kan aldırmanın birçok yararlı ve tedavi edici tesirinin bulunduğunda ittifak hâlindedir. Amerikalı bir profesör kanın temizlenilmesi ile birçok hastalığın tedavi edilebileceğini iddia etmiştir. Kanın temizlenmesiyle hastalıklara karşı başarılı sonuç alınması, hacamatın önemini ortaya koymaktadır. Özellikle psikiyatrik rahatsızlıklarda bunu daha da önemli olduğu belirtilmektedir.

Sağlığı yerinde olanların kan vermesi kemik iliğini harekete geçirmekte, kan yapımı hızlanmakta böylece kanın temizlenmesi kolaylaşmaktadır. Bahar yorgunluğu dediğimiz vücudun umumi âhengini bozan bitkinlik, hâlsizlik doğuran hastalıklar bahar mevsiminde kan vermek suretiyle düzeltilebilir. Kış aylarında vücutta biriken metabolizma artıkları ve zehirli maddeler baharda kan vermekle hızlanan kan yapımı sayesinde süratle vücuttan atılmaktadır. Dolaşıma çıkan pıhtılaşmayı önleyici bazı maddelerin temizlenmesi, damar sertliklerinin önlenmesi ve damarların korunması da kan vermenin faydaları arasındadır. (Emiroğlu, s. 81)

Bugünün tıbbında genellikle elli yaşın üzerindeki kişilerde görülen sebebi bilinmeyen, organizmada alyuvar kitlesinin devamlı ve mutlak suretle artmasıyla meydana gelen Polsitemia Vera isminde bir hastalık tespit edilmiştir ki, hastada baş ağrısı, baş dönmesi halsizlik, fenalık hissi, geçici körlük, görme keskinliğinde azalma vb şikâyetleri görülmektedir. Bu hastalık kan alma suretiyle tedavi edilir. Böylece kısa zamanda alyuvar kitlesini azaltarak hastalığın vücut için kötü olan etkileri önlenmiş olur. Her defasında 300 ml. kan alınır ve bu haftada 1–2 kere uygulanır. Bu işleme alyuvarlar sayısı normal seviyeye gelinceye kadar devam edilir. Böylece bu hastalık, sadece hastadan kan alınmak suretiyle kontrol altında tutulabilir.

Kan vücuttan çıktığında yerine plazma adı verilen bir vücut sıvısı geçecek ve kanın sulanması sağlanmış olacaktır. Kanın sulanıp incelmesi, kandaki alyuvar yoğunluğunu azaltır. Böylece kalb, beyne daha rahat pompalama yapar. Kan emilince, kandaki oksijen taşıyıcı madde olan hemoglobin seviyesi de düşer. Bu yüzden kan, beyine yeterli oksijeni taşıyabilmesi için daha hızlı akmaya başlar. Akışkanlık özelliği artan kanın aynı zamanda çevredeki, beyin ve karaciğerdeki dolaşımı da düzelmiş olacaktır. Böylece kan akışının artmasıyla insan yorgunluktan ve halsizlikten kurtulacaktır.

Âni sol kalb yetmezliği ve buna bağlı akciğer bozukluklarında da kan almak suretiyle tedavi yapılır. Âni sol kalb yetmezliğinde toplardamar yoluyla süratle ve fazla miktarda (500 ml) bir kan alımı kalbe kan dökümünü azaltarak sağ kalb atım hacmini azaltmak suretiyle sol kalb yükünü hafifleteceğinden âni sol kalb yetmezliği ve buna bağlı akciğer bozukluklarına ait krizlerde hastayı kısa zamanda rahatlatabilir. (Denizkuşları, s. 115)

Hacamatla, kılcal damarlardaki tıkanıklıklar açılır. Kandaki ve dokulardaki gaz ve toksinlerin hacamatla atılması, hacamat yapılan bölgeye bağlı damarlardaki kan akımını canlandırır. Hacamat, dokuların beslenmesi ve oksijenlenmesini artırır, sertlikleri ve ödemleri çözer. Hacamat kan üretimiyle görevli organları (kemik iliği, karaciğer, dalak) uyarır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandırır, ağrıları giderir, hastalıkları önler. Kansızlık, bel tutulması, eklem ağrıları, baş ağrıları, bel, boyun fıtığına ve kireçlenmesine bağlı ağrılar, dalak, karaciğer hastalıkları, enfeksiyonlar, sinirsel, psikolojik ve her türlü hastalığın tedavisinde etkili olduğu belirtilmektedir. (Salih, s. 141) Süreklilik arz eden kronikleşmiş birçok hastalıklarda; migren, romatizma, mide bağırsak rahatsızlıkları, el ve ayaklarda üşüme, şeker hastalığı, zihnî ve ruhî birçok hastalıklarda, böbrek hastalıklarında kan vermenin faydası bilinmektedir. Vücudun farklı bölgelerine uygulanan hacamatın daha birçok hastalığın tedavisinde iyi neticeler verdiği tecrübelerle ortaya konmuştur.

St. George’s Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Doç. Dr. Ahmed Younis, East Anglia Üniversi­te­si’nden Dr. Kaleem Ullah ve uluslar arası hacamat terapisti sertifikası sahibi Faruk Günindi hacamatın faydaları ile ilgili dünyanın değişik yerlerinde seminerler vermekte, Younis her türlü ağrılarda ve hastalıklarda hacamat terapisini kullandıklarını ve çok başarılı sonuçlar aldıklarını belirtmektedir. Avrupa’nın en büyük bilim festivali olan İngiltere Bilim Festivali’nde 2006 yılında Hacamat’ı tanıtan Younis’un bu konudaki araştırmaları da saygın bir alternatif tıp dergisinde yayınlanmıştır. (Bk. ISPUB, vol 4. No1, 2007)

Hacamat yapılırken bazı hususlara da dikkat edilmesi gerekmektedir. Bulaşıcı hastalıklara yakalanmamak için bu tedavide mutlak suretle hijyene önem verilmeli ve bu işi iyi bilen ehil insanlara yaptırılmalıdır. Hacamat yaptıracak kişinin daha önce bir tahlil yaptırarak kan durumunu ve vücuttaki kan seviyesinin kan vermeye elverişli olup olmadığını öğrenmesi gerekmektedir. Zîrâ kan seviyesi düşük anemik ve hemofili hastaların hacamat yaptırmaları kendilerine zarar verebilir. Yine hacamat çok ihtiyar ve zayıf kişilere, kalb yetmezliği olanlara, hamilelere, tansiyonu çok düşük olan kişilere ve küçük çocuklara önerilmemektedir.

 

HIZLI İLETİŞİM

Sorun Ve Şikayetlerinizi Bize Hızlı Bir Şekilde Bildirin